Yunanistan kriz haberleriyle çalkalanırken biz de Mykonos uçağımızı bekliyoruz. 4 gece 5 günlük keyifli bir gezi bizi bekliyor. Ben uçak bileti ve otel işlerini hallediyorum, Sezgin de gezilecek, gidilecek mekanları ve fotoğraf için rotaları belirliyor:) Daha önce giden arkadaşlarımızdan da öğreniyoruz ki ada sandığımız kadar küçük değil, dolayısıyla Mykonos Town denilen merkeze yakın bir otel tercih etmekte yarar var biz de seçimimizi buna göre yapıyoruz. İstanbul-Mykonos direkt uçuşu bulunuyor Atlas ve Borajet’in bilet fiyatları da oldukça uygun.
1 saat 15dakikalık yolculuğumuz sonunda küçük bir havalanına iniyoruz. Turizm cenneti Maldivler’deki kutu gibi havaalanını gördükten sonra Mykonos’un havaalanı neden böyle diye sorgulamıyoruz bile:) Çıkışta tüm otellerin servis araçları bekliyor. Gitmeden önce otelinize mail atıp uçuş bilgilerinizi vermeyi unutmayın çünkü gördüğümüz kadarıyla havaalanından tek ulaşım otellerin shuttleları… Havaalanı şehrin oldukça yakınında, biz otele 15 dakikada vardık, merkeze de yaklaşık 30 dakika uzaklıkta… Mykonos’ta taksi oldukça az var ve az olduğu için de taksiciler kafalarına göre fiyat verebiliyorlarmış, önceden bilmekte yarar var.
Biz perşembe gününden otel bakmaya başlayıp pazar günü kendimizi Mykonos’ta bulduğumuz için kısıtlı otel seçenekleri arasından tercihimizi Myconian K Hotels‘den yana kullanıyoruz. Odamızdan yeldeğirmenlerini görüyoruz, merkeze 10-15 dakikalık yürüme mesafesindeyiz… Otele eşyaları bırakıp bir an önce Mykonos sokaklarını keşfetmeye başlıyoruz:)
Otelden çıkınca bizi şiddetli bir rüzgar karşılıyor. Şiddetli dediysem ‘yaz rüzgarı canım nolacak’ tan ziyade ‘niçin üstümüze kalın birşeyler getirmedik’ cinsindendi… Aklınızda olsun Mykonos’un zaman zaman rüzgarlı dönemleri oluyormuş biz de birkaç gün o şiddetli rüzgara yakalandık, bavula hırka, şal, ceket eklemekte fayda var… Ve yeri gelmişken hemen söyleyelim Mykonos’ta Temmuz-Ağustos sezonu en yoğun sezonmuş. Dolayısıyla otel ve araç kiralama fiyatları bu sezonda daha yüksek oluyor. Eylül’ün ilk haftaları ise turistler çekiliyor, tatlı bir sakinlik adayı kaplıyormuş ve hava hala sıcakmış. Eylül ayında dingin bir tatil için de gidilebilir…
Merkeze yaklaşırken önce tepede bizi beş tane yeldeğirmeni karşılıyor, tam karşımızda ise Little Venice olarak anılan binalar denizle buluştuğu için Küçük Venedik olarak adlandırılan bölüm var. Mykonos merkez oldukça küçük bir alan ama daracık yüzlerce sokaktan oluşuyor. Yapmanız gereken kendinizi rüzgara kaptırıp tüm sokaklarına girip çıkmak… Biz günlerce aynı sokaklardan geçip her defasında farklı yerler keşfetmeyi başardık:) Size de önerim beğendiğiniz sokaklara girin, çıkın karşınıza neler çıkacağı hiç belli olmuyor…
Mykonos’ta yer gök scooter ve bizim atv dediğimiz onların quadro dediği 4 tekerlekli araçlarla dolu… Bizim otelimiz merkeze yakın olduğu için Nammos’a gitmek için atv kiraladık, onun haricinde ihtiyacımız olmadı. Ama kiralamak istiyorsanız otelden ya da kafanızı her çevirdiğiniz yerde göreceğiniz araç kiralama yerlerinden kiralayabilirsiniz:) Park ise oldukça problem, çünkü binlerce scooter ve atv var ama park yeri oldukça kısıtlı. Herkes yol kenarlarına, boş gördükleri yerlere bırakıyor ama bizim gibi yer bulamayıp otoparka 5 euro verebilirsiniz:) Atv kiraları ise çok değişkenlik gösteriyor, 30-50 euro arasında fiyat veriyorlar, biz 30 euroya otelden kiraladık 1 gün dolaşıp yarım depo benzin harcadık onu da 6 euroya doldurduk:) Rakamları veriyorum ki aklınızda az çok bir fikir oluşsun…
Mykonos sokaklarında dolaşırken şirin kafeler keşfetmeyi de ihmal etmedik. Alley de onlardan biri… Gündüzleri kahveci, akşamları ise koktely bara dönüşüyor… Ayrıca Mykonos’ta hiç wifi problemi yaşamadık, her yerde var. Alley hem çok işlek bir sokakta geleni geçeni yumuşak koltuklarından rahatça izleyebiliyorsunuz hem de mekanın tombiş kedisini kahvenizi yudumlarken sevebiliyorsunuz. Bir kafeden daha ne isteyebilir ki insan:)
Biraz dinlenip biraz keyif yaptıktan sonra Mykonos Town’ı keşfetmeye devam ediyoruz. Girilmedik sokak bırakmadıktan sonra yol bizi alıp tepedeki değirmene götürüyor bu sefer… Mykonos’a kuşbakışı bakmak için en güzel nokta! Hem gündüz hem de güneş batarken mutlaka buraya uğramalısınız.
Akşam güneşi ya beachlerde happy hourda batıracaksınız, ya tepedeki değirmende ya da Little Venice’te… Biz hepsini yaptık ama en çok Little Venice’te bir şeyler içip güneşin denizde kaybolmasını izlemeyi sevdim…
Her sokakta sizi bambaşka renkler, kafeler, dükkanlar, güzellikler bekliyor. Bizim Mykonos’taki favori sokağımız bu yeşilli otelin önü oluyor. Sezgin bi dahakine kesin burada kalalım diyor merak edenleriniz varsa da ismi Zorzis Hotel:) Bu arada Mykonos tam bir alışveriş cenneti… Yüzlerce butik var ve aklınıza gelen Chanel’den Alexander Wang’e, Balenciaga’dan Micheal Kors’a tüm dünya markaları bu butiklerde satılıyor. Bir de çok güzel sokak satıcıları var, bileklikler halhallar almayı unutmayın;)
Sırt çantasız bir tatil düşünemiyoruz:)
Mykonos merkezinde denize girilmiyor mu sorusunun cevabı ise limanın az ilerisinde küçük bir halk plajı bulunuyor ama çok rağbet görmüyor. Merkeze girişte beachlere gitmek için otobüsler kalkıyor sıkça. Ya da bizim gibi atv kiralayıp rüzgarı saçlarınızda hissedip gidebilirsiniz:) Super Paradise ve Paradise en meşhur plajlarından… Biz gitmedik ama giden arkadaşlarımızdan öğreniyoruz ki şezlong ücretleri 6 euro ve içecek, yiyecek fiyatları da oldukça uygun.
Nammos
Nammos, Mykonos’un en ünlü plajı… Küçük bir koy düşünün, önünde ultralüks yatlar, bikinili güzel garsonlar, en rahatından şezlonglar, masmavi deniz ve bolca eğlence… Mykonos’un diğer beachlerine oranla fiyatlar çok daha yüksek. Geçen hafta Chiara’nın fotoğraf karşılığı ücret ödemediği şezlonglar 30 euro ve herhangi bir şey dahil değil bu fiyata. Sabah 10’dan sonra şezlonglar dolmaya başlıyor ve maalesef şezlonglar için rezervasyon almıyorlar. Biz saat 1 gibi gittiğimizde şezlonglar boşalsın diye yarım saat bekledik, erken gitmekte fayda var.
Nammos’a gitmeden önce otelinizden restoran için rezervasyon yapmalarını isteyin. Rezervasyonsuz almıyorlar ve o leziz yemeklerin tadına bakmadan dönmek istemezsiniz:) Sushiler, deniz mahsülleri, greek saladlar, taze makarnalar harika… Yemek için iki kişi hesap 200 euro civarı tuttu ama bunda Sezgin’in menüde olmayan ıstakozlu makarnasının hesapta 80 euro çıkmasının payı var tabi ki:) Frappeler 7 euro, kokteyller 15 euro civarında. Mykonos Town’da yediğimiz yemeklerden fiyat olarak çok farklı değildi. Bir tek şezlong için ödenilen ücret biraz yüksek onun dışında fiyatlar ada normallerinde….
Yemekten sonra müziğin sesi açılıyor ve eğlence başlıyor. Nammos’un dillere destan meşhur eğlencesi gerçekten görülmeye değer. Masaların üstünde dans edilmeye başlıyor, plaj hareketleniyor, şampanyalar ardı ardına açılıyor ve kimse yerinde durmuyor:) Saat 6 gibi güneş yavaş yavaş sahilden çekiliyor ve genci yaşlısı herkes, denizde, şezlongların üstünde, barda dans ediyor. Sürekli tekneler yanaşıyor, resort koleksiyonlarının niye yapıldığı burada daha bir anlam kazanıyor, güzel kadınlar, yakışıklı erkekler herkes burada toplanmış gibi… Mykonos’a kadar gidip de Nammos’u görmeden dönmemenizi tavsiye ederim.
Sea Satin
Mykonos Town’da hemen yel değirmenlerinin al tarafında deniz kenarındaki bu restorana gitmeniz şart! Biz ilk akşam Sea Satin’e gittik mezelerinden ana yemeğe fırsat bulamadık:) Bi ara siparişi o kadar uzatmışız ki garson ana yemeği sipariş etmemize gerek olmadığını çünkü söylediklerimizle yeterince doyacağımızı söyledi, gerçekten de öyle oldu. Giderseniz feta cheese kalamar, fried zucchini, greek salad ve mutlaka dondurmalı tahinli lokma söylemeniz gerekiyor. Lokmaya midenizde yer ayırın çünkü böylesini hiç yemediğinize eminim. İncecik, çıtır çıtır, sıcak sıcak, yemelere doyamadık. Hesap 2 kişi için 100 euro geldi, bence fazlasıyla değerdi. Bu arada akşam yemeklerini hep geç saatlerde yediğimiz için fotoğraf çekme şansım pek olmadı ama anlattıklarım yeterli gelecektir diye umuyorum:)
Interni
Yine Mykonos Town’da gittiğimiz en keyifli mekanlardan ve en lezzetli yemeklerden biriydi. Şık atmosferi, lezzetli Akdeniz mutfağı eşliğinde romantik bir yemek yedik. Ortadaki kocaman barı da yemek sonrası içki içmek için gidilesi… Rezervasyonsuz gitmemeniz gereken mekanlardan biri daha. Etleri oldukça lezzetli, chicken fillet ve beef tenderloin tavsiye edebilirim. Ve üzerine mutlaka meşhur tatlısı Semolina yemeniz gerekli! İrmik helvası gibi sakızlı dondurmalı ve susamlı kup eşliğinde nefis bir lezzet. Bu arada farkediyorum ki Mykonos tatlı konusunda beni bir hayli mutlu etmiş:) Hesap yine iki kişi için 120 euro geldi.
Galleraki
Little Venice’te yanyana sıralanmış bir sürü mekan göreceksiniz ama eğer gün batımını kalabalıktan uzak ve biraz da tepeden izlemek isterseniz Galeriaki’nin üst katında balkonuna kurulun ve iyiki Mykonos’tayım diyin:) Güneşin batmasından bi yarım saat önce gidip yer tutmakta fayda var;) Bir tarafta Little Venice, bir tarafta değirmenler, karşıdan güneş yavaş yavaş denize doğru dalıyor…
Bu kadar mı derseniz hayır birkaç önerim daha var:)
Değirmenlerin yanından indiğinizde hemen sizi turistik gibi gözüken ama çok güzel organik yemekleri olduğunu duyduğumuz Nice’n Easy karşılıyor, biz yiyemedik ama çok methini duyduk, aklınızda olsun.
Nice’n Easy’nın yanından devam ettiğinizde kilisenin hemen arkasında Casa di Giorgio diye bir restoran göreceksiniz. En aç halinizle gidip leziz pizzalarından ve makarnalarından yiyin lütfen. Biz bir öğleden sonra tesadüfen gittik ve tadı damağımızda kaldı. Fiyatları da oldukça uygun iki kişi 40 euroya güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
Mykonos geceleri deyince arkadaşlarımız Astra dedi bize. Biz her gece Astra’nın önünden geçtik ama ne bi hareket ne de eğlence görebildik. Sonra orada yaşayanlardan öğrendiğimiz kadarıyla içkileriyle ilgili sıkıntı olmuş ve insanlar artık oraya gitmeyi bırakmış böylelikle bir Astra efsanesi yerle bir olmuş. Ama tam karşısında Bonbonniere‘i göreceksiniz. Biz akşam üstleri biraz dinlenmek, birşeyler içmek için uğradık tavsiye ederiz. Akşamları da keyifli bir ortamı oluyor.
Ve tatlısız duramayan biri olarak Trio Bambini‘nin kreplerini, dondurmalarını, donmuş yoğurtlarını şiddetle tavsiye ederim. Zaten önündeki yoğunluktan anlayacaksınızdır tadının nasıl olduğunu:)
Madem buraya kadar okudunuz o zaman bu sırrı da paylaşayım:) Trio Bambini’nin karşı köşesinde minicik bir dükkanda el yapımı şapkalar göreceksiniz. Girin birkaçını deneyin ve en beğendiğinizi alıp çıkın. Şapkalar el yapımı ve inanılmaz kaliteli. Fiyatları 70 eurodan başlıyor ama değiyor. Ben her gittiğim seyahatten bir şapka alıp dönüyorum ve bu şapka şimdiye kadar aldıklarım arasında en güzeli:)
Kriz konusuna gelirsek, biz gittiğimizde bankalar kapalıydı ama her yerde kredi kartı geçiyordu ve insanlar bankamatiklerden para çekiyordu. Bakıldığında hiç de kriz varmış gibi gözükmüyordu. Yine de her ihtimale karşı nakit para almayı unutmayın.
Benim Mykonos rehberim burada son buluyor. Biz oldukça keyifli anılarla, baktıkça yüzümüzü gülümseten fotoğraflarla ve düşündükçe karnımızı acıktıran harika lezzetlerle ayrıldık Mykonos’tan… Dilerim siz de gittiğinizde bizim kadar keyif alırsınız:)
Gamze postun güzelliğini bir kenara bırakarak muhteşem mavi elbisenin markasını öğrenebilir miyim?
Gizem selam, neredeyse tüm elbiseler mavi hangisini soruyorsun:)
Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Bahsettiğiniz manzara izlediğiniz Galeriaki tam olarak nerede acaba? İsim olarak haritada görünmüyor yazılış şekli farklı olabilir mi?
Defne merhaba, evet haklısın ismini yanlış yazmışım doğrusu Galleraki olacak. Little Venice’te Scarpa’nın hemen yanında…
buldum çok teşekkür ederim:)
Gamzecim merhaba harika bi gezi olmuş bayıldmm 🙂 bende üstündekileri çok merak ettim özellikle o uzun beyaz kollu omuzları açık bluzun ve bi yerde uzun bol paça pantolon var üstünde şifon sanrm onları söylersn çok mutlu olurum sevgileerr :)))
Çok teşekkürler:) Kıyafetler için ayrı ayrı postlar yaptım zaten markalarıyla beraber detaylı olarak görebilirsin;)
Sevgiler
Merhaba Gamze hanım,
Bayıldım posta çok güzel olmuş. Gitmiş kadar oldum sayenizde ayrıca detayları paylaştığınız için teşekkürler, gerçekten çok faydalı bilgiler öneriler edindim Mykonos hakkında. Buarada kombin seçimlerinizde çok başarılı hayranlıkla takipteyiz
Merhaba, çok teşekkürler güzel yorumunuz için:)